Elif Şafak‘ın Aşk romanından bende geriye kalan kavramlardan biri ‘tam ve bütün olmak’ idi. Ayrca, son zamanlarda kişisel gelişim kitaplarında da sıkça söz edilen bu kavramının anlamını ve değerini sizlerle paylaşmak istedim.

‘Tam ve bütün olma’ kavramını mercek altına alırken, söze “Aşk” romanında söz edilen tamamlanma yolculuğunda uygulanması gereken 40 kuraldan birini hatırlatmak istiyorum.

“Allah, içte ve dışta her an hepimizi tamama erdirmekle meşguldur. Tek tek hepimiz tamamlanmamış bir sanat eseriyiz. Yaşadığımız her hadise , attığımız her badire eksiklerimizi gidermemiz için tasarlanmıştır. Rab noksanlarımızla ayrı ayrı uğraşır çünkü beşeriyet denen eser, kusursuzluğu hedefler.”

(Bu sözler Elif Şafak’ın Aşk adlı romanından alınmıştır. Kitabı okuyanlar hatırlayacaklardır; Şems Mevlana’ya kendini bulma yolunda yardımcı olur ve bununla ilgili de 40 tane kural koyar. Yukarıdaki kural bu 40 Kuraldan biridir.)

Her birimiz yaşam yolculuğumuzda kusursuz birer sanat eseri olmaya çalışıyoruz. Bunun için değil mi sağlıklı olma, güzel olma, başarılı olma, kariyer sahibi olma hevesimiz. Her attığımız adımda sanki bir sonraki olmamız gerekeni daha net görüyoruz. Ve bu koşturma hiç bitmiyor.

İçimizdeki boşluğu doldurup tamamlanmak istiyoruz. Peki bu nasıl olacak?

Bunun cevabı aslında çok basit: Deneyimlerimizle…

Sürekli tekrarlanan deneyimler ve yeni deneyimler içindeyiz. Yaşadığımız deneyimler olduğumuz noktaya (bulunduğumuz zemine) göre bize birer hatıra, ders, tecrübe veya farkındalık olarak dönmekte.

Mesela, yakın bir arkadaşım kısa zaman önce vücudunda fark edilen bir kisti aldırdı. Doktoru, alınan kisti detaylı inceleme için patalojiye gönderdi. Tahlil sonuçlarını beklerken karşısına gelecek sonuç hakkında duyduğu endişe ve korku, hayatın anlamını tekrar sorgulamasına sebep oldu. Bulduğu cevap onu aydınlatarak bir üst zemine taşıdı. Kendi kendine hayatta bazı şeyleri kendine gereksiz dert ettiğini ve artık geçmiş için pişmanlık, öfke duymaktan, gelecek için endişe hissetmekten vazgeçtiğini söyledi. Yaşamında her anının tadına varmaya karar verdi. Ve kendi ifadesiyle yeni bir bilinçle tekrar doğdu. Bu örnek çok tanıdık değil mi?

Yaşadıklarımızdan aldıklarımızla içimizdeki boşluğa isim bularak bir üst zemine çıkma peşindeyiz. Hayatımızın birçok alanında, kimliklerimizin her birinde, yaşadıklarımızla kendimizi geliştirmeye çalışıyoruz. Her deneyim ile dışarıdaki ‘Ben’le içimizdekini (özümüzü) tanıma fırsatı buluyoruz.

“Deneyim içinde olduğumuzu ve o deneyimin bize hangi yollarla hizmet ettiğini nasıl anlayacağız?” dediğinizi duyar gibiyim.

Benim buna verecek cevabım: Yaşadığımız olaya ve olayın bize karşı hissettirdiklerine bakarak bunu anlayabiliriz. Yaşamımızda karşılaştığımız olaylara iyi-kötü, güzel-çirkin, doğru-yanlış kavramlarına sokmazsak , yaşadıklarımız bambaşka bir anlam kazanıyor. Olan oluyor ve biz olanı dualite kavramının dışında tuttuğumuz zaman sevgi içinde yol almaya başlıyoruz.

Yaşadığımız her deneyimin bizim tamamlanmamızda rol oynadığını bilmek ve “ bunu ben neden yaşıyorum, neyi fark etmem gerekiyor?” diye bakmak; bir üst zemine çıkmamızı sağlıyor. Bilinçaltımız yani bizim ana kumanda merkezimize de tamamlanma ve bütün olma talebimizi iletiliyor. Bu yoldaki yolculuğumuza hız katmış ve böylece farkında olarak evreni de bizim için çalışmaya çağırmış oluyoruz.

Aşağıda bilinçaltınıza ‘tam ve bütün olma’ talebinizi iletmede yardımcı olacak bir olumlama cümlesi bulunuyor. Bu ifadeyi 21 gün boyunca günde 41 kere tekrarlamanızı ve yaşadığınız deneyimleri sevgiyle kabul ederek, tamamlanmanızı dilerim.

Ben benim,
Ben benim için önemliyim.
Ben tam ve bütünüm
Ben Benin bendeki ifadesiyim
Ben aşk bendesiyim.

Sevgiyle Yazdım,
Saba Deniz
Yaşam Koçu