Tekil Mesaj gösterimi
Okunmamış 10.Aralık.2014, 19:16   #1
buse
Senior Member
 
buse - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: 10.Kasım.2014
Mesajlar: 23,185
Standart Evren ve yaşamdaki seçimlerimiz



Evrende sonsuz seçenek var. Sahip olduklarımızın ve olamadıklarımızın hepsi kendi seçimimiz...



Evrende her an, her şey aynı anda olmaktadır. Olan olmakta iken bizim de kendi zeminimizde sınırsız seçeneğimiz bulunmaktadır.

Peki; dışarıda, bizim dışımızda neler olduğunu bilen var mı? Birilerinin yaşamına bolluk, bereket, zenginlik düşerken; kimileri de yokluk içinde geçiriyor günlerini. Kimileri yaşamlarında sevgi, mutluluk, macera ve serüveni deneyimlerken; bir diğeri de hastalık, sıkıntı, stresle mücadele etmeye çalışıyor.

Evrende sınırsız seçenek içinde yer alıyorsak, neden biz de sadece mutluluk, sevgi yaratacak deneyimleri yaşayamıyoruz?

Aslında cevap çok basit: Biz bilinçaltımız tarafından bize sunulan ne ise onu yaşıyoruz. O zaman akla şu soru geliyor: Bilinçaltımız bizim için ne seçiyor? Bize ne yaşatıyor?

Bilinçaltımız, geçmiş deneyimlerden edindiğimiz tecrübelerimizin, korkularımızın, kendimize koyduğumuz etiketlerin, bize zorla kabul ettirilen değerlerin yer aldığı en derin zeminimizdir. İçinde bulunduğumuz zemine göre bilinçaltımız buradan bize uygun olan parçaları seçiyor ve yeni zeminimizde karşımıza çıkartıyor. En büyük korkularımız ne ise bir süre sonra bunlar bizim deneyimlerimiz oluyor.

Yapmamız gereken, bunları evrene sevgiyle teslim etmek. Artık, bu deneyime ihtiyacımızın kalmadığını iletmek.

Gelin isterseniz bu duruma bir hikaye içinde bakalım. Bakalım bu hikaye sizin zemininizde size ne ifade edecek?

EVREN PAZARI
Evren sonsuz seçeneğin olduğu bir pazar yeri ve senin cebinde de sınırsız kaynağın var. İstediğin her şeyi alabilirsin. Karşılığını verebilirsen…
Gel istersen seninle bugün pazara gidelim. Evrenden almak istediklerin de başarı, sağlık ve mutluluk olsun.
Şimdi seni pazar yerinin başında bırakıyorum. Çıkışta bekliyorum.

Elinde sepetin pazarda yürüyorsun. Bir bakıyorsun tezgahta başarı elmaları duruyor. Hepsini almak istiyorsun. Fiyatına soruyorsun, karşılığında senden şimdiye kadar başarıyla ilgili düşünmüş olduğun bütün endişelerini, yetersizlik duygunu ve işleri zamanında yetiştirememekle ilgili bir düşüncen varsa hepsini vermeni istiyorlar.
“Ne ilginç bir Pazar“ diye geçiyor aklından.
Şimdilik, iş yerinde son zamanlarda işi zamanında yetiştirememekle ilgili kaygılarını vermenin yeterli olduğunu düşünüyorsun. Karşılığında da üzerinde çalıştığın projeyi zamanında yetiştireceğinden emin oluyorsun.

Yoluna devam ediyorsun; uzun zamandır, sık ağrıyan başından, bel ağrından ve nefes darlığından şikayetin vardı. Bunlardan kurtulmak ve zinde bir vücutla yaşam yolculuğuna devam etmek istiyorsun. Bir bakıyorsun tezgahta sağlıklı vücut domatesleri duruyor. ‘Hepsini alsam bana anca yeter’ diye geçiyor içinden. Karşılığında ne vereceğini bilmiyorsun (bu pazarda para geçmiyor ki…) Gene de satıcıya soruyorsun: ‘3 kilonun fiyatı nedir?’
“Takıntıları, gereksiz kuruntularını, seni andan koparan geçmiş endişelerini, gelecekle ilgili kaygılarını vermem gerekiyor .”
“Hepsini veremem ki; ben çoğunun neler olduğunun farkında bile değilim. En iyisi sen bana yarım kilo ver” diyorsun. Karşılığında da ailende olan hastalığın ileriki yaşlarda sende de çıkması ile ilgili endişeni veriyorsun.

Pazar’da başka neler var diye tezgahlara bakarken birçok şey görüyorsun. Bilgelik tohumları, aşk üzümü, bolluk şerbeti, bereket narı, zenginlik hapı, serüven çekirdeği,... ‘acaba bunlar için neler vermem gerekiyor’ diye geçiyor aklından. Dikkatini dağıtmadan devam ediyorsun bugün için almak istediğin son bir şey kaldı: Mutluluk.
Baharatçıda buluyorsun onu: Mutluluk tozu. Etiketine bir bakıyorsun, omuzların çöküyor birden.
Karşılığında geçmiş ve gelecekle ilgili yazmış olduğun bütün senaryolarını vermen, sadece anda kalman, anı yaşaman isteniyor. Bir bakıyorsun kimi çuval çuval alırken, kimi yanından bile geçemiyor tezgahın.
Biraz cesaretini toplayıp çuval çuval mutluluk alanlardan birine yaklaşarak. ‘Nasıl verdin? Geçmişini ve geleceğini nasıl verdin? Onlar olmadan nasıl mutlu olabilirsin?’ diye soruyorsun.
Yabancı gülümseyerek, sonsuz bir huzurla cevap veriyor: ‘Dostum sadece anda mutlu olabilirsin. Gerçek olan her şey anda ve şimdi olmakta. Mutlu olmak için geçmiş ve geleceğe ihtiyacın yok ki.’
Uzun uzun düşündükten sonra: ‘Ben senaryo kurmayı bırakamasam da, şimdilik kurduğum senaryoyu iptal etmeyi öğrendim.’ diyorsun satıcıya. (Evren konulu ilk yazım için ''Herşeyin sırrı Evren'de'' yazıma tıklayınız) En iyi yapabildiğine sahip çıkıyorsun. Satıcı gülümseyerek karşılığında sana bir kese mutluluk veriyor. ‘Al bunu istediğin gibi kullan. Anda kullandığın zaman sana mutluluk, kahkaha neşe ve çoşku birlikte gelecektir.’ diyor.

Pazarın sonuna geldiğinde, beni görüyorsun.
‘Nasıl geçti?’
‘İlginçti. İstediklerimin hepsini evren pazarında buldum. Ama istediğim kadar alamadım. Ne yapmam lazım?”
‘Fark etmen gerekiyor.’
‘Neyi fark etmem gerekiyor?’

‘Sahip olduklarımızın ve olamadıklarımızın kendi seçimimiz olduğunu. Unutma ki, evrende sonsuz seçenek var, biz her an seçimler yaparak bu seçeneklerden birini hayatımıza sokuyoruz. Pazarda bu niyetlerini talep ederken karşılığında senden mutsuzluk, kaygı, endişe, üzüntü veren duygularını vermen istendi. Onlara ihtiyacın olduğunu düşündün veya alışkanlıkların sebebiyle onlardan vazgeçemedin. İstedikleri alamadın. Bunu fark edersen istediklerini evrenden tam ve net talep edebilirsin. Sevgi, mutluluk, başarı, bolluk, bereket zemininin değişmez parçaları olabilir.’

Sevgiyle yazdım,
Saba Deniz

buse isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla