Bazen bir diziye takıldığınız olur mu? Benim oldu, bir ara 24’ü seyrediyordum, sonra Lost, Grey’s Anatomy şimdilerde ise Flashforward ve Fringe’i oldukça ilginç buluyorum. Her bölümdeki farklı konularıyla bu diziler sizi televizyonun karşısına çekiyor.

Televizyonun bilinçaltımıza etkisi tartışılmaz. Hipnotize olmuş gibi seyrettiğimiz filmlerde aldığımız mesajlar farkındalıksızlıkta bir şekilde bizim bilinçaltımıza kaydediliyor.

Flashforward dizisindeki mesajlar
Flashforward’ın konusunu bilmeyenler için önce konuyu özetleyelim: Flashforward, dünyadaki tüm insanların birdenbire 2 dakika 17 saniye boyunca baygın kalması ile başlıyor. Herkes bu baygınlıkları boyunca bulundukları zamandan 6 ay sonraki hayatlarında ne yaşadıklarını görürler.

İnsanlar daha çok gelecekte olanları görürler ve ayıldıklarında anılarını hatırlar. Kendilerine geldiklerinde dünyada birçok kaza ve patlama olmuştur. İşleri başındaki ya da direksiyon arkasındaki birçok insanın bir anda bilincini yitirmesi çeşitli kazalara yol açmıştır.

Fakat dizideki asıl kaos bu değildir. Birçok kişi gördüğü geleceğinin etkisi altında kalmıştır. Hayatlarını gördükleri resme göre sorgulamaya başlarlar.

Örneğin; başka bir adamla bir ilişkisi olduğunu gören kadın evliliğini sorgular. Öldü zannettiği kızını yaşarken gören adam onu aramaya başlar. Japon bir kızla ilişki yaşadığını gören adam Japonya’ya gitmeye çalışır. Bunun gibi bir çok yaşamdan kesit var filmin içinde.

Asıl dikkat çekici nokta ise hiçbir şey görmeyenlerdir. Bu kişiler 6 ay sonra öleceklerini düşünürler ve hayatlarını bir boşluk içinde yaşamaya başlarlar.

Geleceği yaratabilme gücü
Beni bu dizide en etkileyen nokta geleceğinden bir kare gördüklerini zanneden insanların 6 ay sonrasındaki yaşayacaklarını düşündükleri şeye olan tutumları oldu. Kimisi bu resmi koşulsuzca kabul ediyor, kimisi ise reddediyordu.

Geleceği yaratabilme gücünün farkında olanlar gördükleri resmi kendi içlerinde yorumlayarak, kendi yargılarından geçirerek içselleştiriyordu. Anda sahip olduklarını hatırlayarak yaşamlarına yön veriyorlardı.

Bu yeteneğinin farkında olmayanlar ise kaderleri olarak gördükleri sahnenin olmasını bekliyordu. Tabii bu arada anda kalmanın önemi unutuyorlar ve geleceğe odaklanıyorlardı.

İstediğimizi yaratabiliriz
Bu konu aslında tam da benim sizlere bahsetmek istediğim bir noktayı vurguluyor. Biliyorsunuz ki kuantum olasılıkları içinde milyonlarca seçeneğe sahibiz. Biz bilinçli olarak neyi seçer ve neye enerjimizi, düşüncelerimizi yoğunlaştırırsak, anda onu yaratıyoruz.

Dizide geleceklerinden bir kuantum olasılığını gören insanlar eğer bu resmi çok fazla düşünüp, enerji yollarlarsa bu durumu imgelemiş oluyorlar. Ve düşünceleriyle de bunu olumlayarak, gerçek kılıyorlar.

Dizide işte benim fark ettiğim bizim bilinçaltımıza verilen mesaj budur. Bu sebeple kaderimizi kendimizin yarattığını, olanı ve olacağı kabul edip etmemenin gene bizim seçeneğimiz olduğunu söyleyebilirim.


Yaşamınızı yaratacak gücünüzün farkında olduğunuz günler dilerim,


Sevgiyle yazdım,
Saba Deniz
Yaşam Koçu